Hulul
· Hulul tarzları
· Hulul - Süfyaniyenin mühim bir kuvveti
· Düşman kal'a içine girse
· Nurlarıln aleyhinde istimal ve istihdam edilenler
Girme. Dâhil olma. İçine gizlice giriş. * Birinin veya birkaç kimsenin sevgi veya itimadını kazanmak, içlerine onlardan görünüp girmek. * Halletmek. * Vuku' bulmak. Zuhur etmek. * Gelip çatmak. * Bir menzile inmek. * Kim: Bazı akıcı cisimlerin vücud mesâmâtından kolaylıkla geçebilmesi ve bu esâsa dayanan kimya tahlil usulü. * Fiz: Mesamatı olan bir perde ile ayrılan iki akıcı cisimde mevcut bazı maddelerin birinden diğerine geçmesi hâdisesi ki, barsaklarda olan imtisas bu tarzdadır.
hulul meselesi tecavüzden daha kötüdür. Bu hulul tarzında en çok kullanılan, hulul ettiği zaman daireye kişi nurcu olarak..önce safları veya garazkarları buluyor. Işe yarayan bunlar. Onların ağzına daire içinden inşikak çıkartacak ihtilaf çıkartacak, yahut meslekten uzaklaştıracak ama şaşalı, çok büyük hizmet adı altında gibi sözleri , onlara derler, onlara dedirtiler.. niye? onlar nurcu bilindikleri ve az çok hürmek gölrdükleri için sözleri geçerli.
Hulul tarzları
BU DA ISLAMIYETE HIZMETTIR; bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur'a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir." gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur Talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur'a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar.
· Veyahut da MAAS, SERVET, MEVKI, SÖHRET gibi şeylerle aldatmaya
· veya KORKUTMAKLA hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar.
Tarihçe-i Hayat ( 691 )
Perde altındaki düşmanımız münafıklar, şimdiye kadar yaptıkları gibi, adliyeyi ve siyaset ve idareyi zahirî dinsizliğe âlet edip, bize hücumları akîm kaldığı; ve Risale-i Nur'un fütuhatına menfaati olan eski plânlarını bırakıp, daha münafıkane ve şeytanı da hayrette bırakacak bir plân çevirdiklerine dair buralarda emareleri göründü. O plânların en mühim bir esası; has, sebatkâr kardeşlerimizi soğutmak, fütur vermek, mümkün ise Risale-i Nur'dan vazgeçirmektir. Bu noktada o kadar acib yalanları ve desiseleri istimal ediyorlar... Çelik ve demir gibi bir sebat ve sadakat ve metanet lâzım ki dayanabilsin. Bazı da dost suretinde hulûl edip, korkutmak mümkünse, habbeyi kubbe edip evham veriyorlar. Hattâ bazı genç talebelere, hevesatlarını tahrik için, bazı genç kızları musallat ediyorlar... (Emirdağ Lâhikası (I) 125)
Nurcular, çok ihtiyat ve dikkat ve temkinde bulunmaları lâzımdır. Çünki manevî fırtınalar var, bazı dessas münafıklar her tarafa sokulur. İstibdad-ı mutlaka dinsizcesine taraftarken, hürriyet fırkasına girer; tâ onları bozsun ve esrarlarını bilsin, ifna etsin... (Tarihçe-i Hayat 499)
Hulul - Süfyaniyenin mühim bir kuvveti
Mezkur Süfyaniyye; 5.Şua’nın verdiği gaybi işaretlerin ve bizzat Risale-i Nur’un hizmetle müteallik cüzlerinde ve Bediüzzamanın şiddetli ikazlarında..“Nur dairesinin” içine HULUL etmekte kullanmış ve kısmen başarılı olmuştur.Mağlup edemeyeceği azim bir mucize–i maneviye yi zahirde DOST ve TARAFDAR görünerek çökertebileceğinin farkına varmış ve bu desisesine şiddetle çalışmıştır. Hatta SURET-I HAKDAN gözüktüğünden; cüz-i ve riyakarca da olsa Risale-i nur’u tebe-i olarak istimal etmekle muvakkat yada kontrollü bir irşadı dahi göze almıştır. Ehl-i hakka taraftar gözükmekle kendi zaviyesinde zarar gibi beliren bu cüz-i irşada mukabil ehemmiyetli bir İslam sermayesini (maddiyat ve GENCLIK) kontrol altına almış vicdanlarından bağlamış afyonize etmiştir.
Şüphesiz Süfyan yada perde gerisindeki irtidatkar şahsı manevi bu hıyanet ve cinayeti kaçırmayacak!Elbette din adına fetva verebilecek kadar tanınmış ve alim olacak kisileri kullanacak.
“Hile ve fitne, perde altında kaldıkça tesir eder, Zahire çıkmakla iflas eder, kuvveti söner.” (hutuvat-ı sitte)
“Evet, yol iki görünüyor. Cadde-i kübrâ-yı Kur'âniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.” (ihlas risalesi)
Meslekten ayrılanlar madem dinsizliğe hizmet ediyorlar,bu Süfyan için kaçırılmaz bir fırsattır. Bu yolu denemenin en kolay şekilde suret-i haktan gözüküp imkan kollayıp Nur Dairesinin içine hulul etmektir.
**Bediüzzamanın ihbar ettiği Risale-i Nura Rakip çıkan ve Taklidi bir nurculukla, Tahkiki Nurculuğa zarar veren hangi cereyan vardır.Risale-i Nur Allahın ilmi ezelsinden gelen 33 ayet-i mübarekenin ve hadis-i şerifelerin haber verip müjdelediği bir kitaba kim nasıl rakip çıkabilir ve onu mağlup edebilir ki?
Madem Risale-i Nur mağlup olmayacak ve süfyaniyet bunu gayet iyi biliyor….
O halde planları Nur dairesi içine hulul edip, dost, kardeş, talebe şeklinde görünüp, kendilerini İslam ve iman hizmetine adayan iman talebelerinin hüsnü zan ve safiyetlerini istimal ederek güvenlerini kazanıp ve desteklerini de arkalarına alıp Risale-i Nur dairesini parçalayarak hizmetin aksaması ve bir adım ileri de Nur hizmetinin söndürülüp kıyametin kopmasına sebep olmaları ve amaçlarına ulaşmaları kaçınılmazdır.
Madem hakikat budur, Risale-i Nur dairesinin yakınında bulunan ehl-i ilim ve ehl-i tarikat ve sofî meşrep zatlar onun cereyanına girmek ve ilim ve tarikattan gelen eski sermayeleriyle ona kuvvet vermek ve genişlemesine çalışmak ve şakirtlerini teşvik etmek……Yoksa, Risale-i Nur'a karşı rakîbâne başka bir çığır açmakla hem o zarar eder, hem bu müstakim ve metin cadde-i Kur'âniyeye bilmeyerek zarar verir, zındıkaya bir nevi yardım olur. (Kastamonu L.)
Zındıka adına faaliyet gösteren irtidatkar şahs-ı manevi ve ifsad komiteleri (mason şebekeleri) Risale-i Nur dairesi içine hulul etmeyi Nurculuk adına Rakibane çığır açmayı cemaat adına değil şahıs adına hareket etmeyi hatta bu uğurda ciz-i ve (muvakkat) irşadı dahi kabul etmeyi en evvel vazife telakki ettiler. Mevcut Süfyan bu şerait altında mücessemleşir. Hizbuşşeytanın diğer bir taaruzuda evvelde rahatlıkla mağlup ettiği ehl-i tarikat ve enaniyetli ehl-i ilmi siyaset ve hubb-u cah vartasıyla efkar-ı umumiyede fetvacılar güruhu şeklinde oluşturmakla oldu. Bundaki gaye-i asli ise Nur Talebelerinin bazılarını “siyaset” yılanıyla zehirleyip süfli kamu iletişim araçlarına tedenniye sebep anlamsız mülahazalara sürükleyip Risale-i Nurun inkişafından ve birliğinden uzaklaştırmaktı.
Haşiyecik: Bunun için, binüçyüz sene zarfında emr-i Peygamberîyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş, azab-ı kabirden sonra
مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَ مِنْ فِتْنَةِ اۤخِرِ الزَّمَانِ vird-i ümmet olmuş.(şualar 584)
Düşman kal'a içine girse
Ey birader! Düşman hariçte olsa, insan silâhsız o düşmanla geçinebilir. Fakat düşman kal'a içine girse ve gizlense, o vakit o düşmana karşı silâhlanmak, zırh giymek ve gayet dikkat etmek, hem pek ciddî sebat etmek lâzımdır. Tâ ki hayat-ı ebediyesini hafî darbelerden kurtarabilsin. (N. İlk kapısı 143)
”Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi, onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehli- keler içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz… Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan kanını içen en büyük hasmını dost zan eder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım yegane ızdırabım budur .
Tarihçe-i Hayat ( 628 )
Birincisi: Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa, fesadı daha şedit olur. Dahilî olursa, zararı daha azîm olur. Çünkü; dahili düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır. Haricî düşman ise, bilâkis, asabiyeti şiddetlendirir, salâbeti arttırır. (işaratul icaz )
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, rehberimiz ferman etmiş ki: كُلُّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ وَكُلُّ ضَلاَلَةٍ فِى النَّارِ Acaba bu ferman-ı kat'îye karşı ülema-üs sû' tabirine lâyık bazı bedbahtlar hangi maslahatı buluyorlar, hangi fetvayı veriyorlar ki;* lüzumsuz, zararlı bir surette şeair-i İslâmiyenin bedihiyatına karşı geliyorlar; tebdili kabil görüyorlar? Olsa olsa, muvakkat bir cilve-i manadan gelen bir intibah-ı muvakkat, o ülema-i sû'u aldatmıştır.(M:396)
Hadis.1: Ümmetim hakkında en çok korktuğum ağzı iyi laf yapan munafıktır.(C.Sagir 175)
Hadis.2.: Allah ın en çok kızdığı kimse, dinini dunyaya alet etmek için hukumdarların memurlarını ziyeret eden alimdir.(C.Sagir 1232)
Hadis.3.: İnsanların en kötüleri ,insanlar arasında yaşayan kötü alimlerdir.(C:S 2438 –Bezzar)
Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki: Yüzde on ehl-i fesad yüzde doksan ehl-i salahı mağlub ediyordu. Hayretle merak ettim, tedkik ederek kat'iyyen anladım ki: O galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesaddan ve alçaklıktan ve tahribden ve ehl-i hakkın ihtilafından istifade etmesinden ve içlerine ihtilaf atmaktan ve zaîf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidadları işlettirmekten ve şan ü şeref namıyla riyakârane nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. Ve o misillü şeytanî desiseler vasıtasıyla muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler. Fakat وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ sırrıyla, اَلْحَقُّ يَعْلُو وَلاَ يُعْلَى عَلَيْهِ düsturuyla: Onların o muvakkat gelebeleri, menfaat cihetinden onlar için ehemmiyetsiz olmakla beraber, Cehennem'i kendilerine ve Cennet'i ehl-i hakka kazandırmalarına sebebdir. (Lemalar-86)
İşte dalalette, iktidarsızlar muktedir görünmeleri ve ehemmiyetsizler şöhret kazanmaları içindir ki, hodfüruş, şöhretperest, riyakâr insanlar ve az bir şeyle iktidarlarını göstermek ve ihafe ve ızrar cihetinden bir mevki kazanmak için ehl-i hakka muhalefet vaziyetine girerler. Tâ görünsün ve nazar-ı dikkat ona celbolunsun. Ve iktidar ve kudretle değil, belki terk ve ataletle sebebiyet verdiği tahribat ona isnad edilip, ondan bahsedilsin. Nasılki böyle şöhret divanelerinden birisi, namazgâhı telvis etmiş, tâ herkes ondan bahsetsin. Hattâ ondan lanetle de bahsedilmiş de, şöhretperestlik damarı kendisine bu lanetli şöhreti hoş göstermiş diye darb-ı mesel olmuş.
(Lemalar-86)
Nurlarıln aleyhinde istimal ve istihdam edilenler
Gariptir ki, en ziyade lehime çalışması lâzım olan bazı vazifedarlar, aleyhimde istimal ve istihdam edildi. Nurcular, çok ihtiyat ve dikkat ve temkinde bulunmaları lâzımdır. Çünkü, mânevî fırtınalar var; bazı dessas münafıklar her tarafa sokulur. İstibdad-ı mutlaka dinsizcesine taraftarken, hürriyet fırkasına girer, tâ onları bozsun ve esrarlarını bilsin, ifşa etsin. (Emirdağ L)
Mühim bir ihtar: Madem hakikat-i hal böyledir. Risale-i Nurun düşmanları öyle bir plan yapmalıdırlar ki kaleyi içten fethetsinler. O da ancak kendi içlerinden birini vazifeli kılarak nura dost talebe elbisesine büründürerek ve ekser nurcuların güvenlerini zenginliği ve bir takım nefse hoş gelen icraatlarıyla kazanmaya çalışarak bilakis zahirde nura büyük bir hizmet yapılıyormuş izlenimi vererek (hakikatte ise nura çok büyük darbe vurarak) iş yapmalarıyla mümkün olacaktır. Aya zannediyor musunuz ki düşman yenilmiş yok olup gitmiş. Zannınız hatadır büyük yanlıştır.su uyur düşman uyumaz. Dikkat ediniz düşmanlarınız dost elbisesine bürünmüş sizinle aynı sofraya oturuyor. Basiretiniz mi kapanmış. Uyan ey kalp ey vicdan kurt gövdeyi kemiriyor geniş bir tedavi zamanıdır. Tabibin Risale-i Nur dur.
Ey birader! Düşman hariçte olsa, insan silâhsız o düşmanla geçinebilir. Fakat düşman kal'a içine girse ve gizlense, o vakit o düşmana karşı silâhlanmak, zırh giymek ve gayet dikkat etmek, hem pek ciddî sebat etmek lâzımdır. Tâ ki hayat-ı ebediyesini hafî darbelerden kurtarabilsin. (N. İlk kapısı 143)
S - Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhâhımız gibi görünüyorlar.
C - Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür…Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz…mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalb de saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.
DER VE DEDIRTIR Derlemesi icin TIKLAYINIZ