Esselamu aleykum muhterem kardeşlerim;
Bu yazımızda, Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi faaliyetine karşı nur talebelerinin gösterdikleri tepkileri, bazı çevrelerin ısrarla fitne çıkartmak ve uhuvveti bozmak olarak nitelendirmesi hususunu inceleyeceğiz.
Bilindiği gibi, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatının, lisanının ağırlığı yüzünden anlaşılamadığı ve herkes tarafından kolayca anlaşılabilmesi için sadeleştirilmesi gerektiğini iddia eden malum bir taife, 2012 senesinden itibaren Risale-i Nur'un Lem'alar kitabından başlayıp Sözler kitabı ile devam eden azim bir tahrib ve tahrifat faaliyetine girişmiştir.
Başta Risale-i Nur Külliyatı'nın müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Risale-i Nur'da yer alan mükerrer ve sarih beyanları olmak üzere, yine Bediüzzaman Hazretlerinin uzun seneler boyunca yanında kalarak hizmetinde bulunan ve vasiyet mektubunda adları geçen varis ve naşir talebelerinin, Üstad Hazretlerinin sağlığında Risale-i Nur'un sadeleştirilmesi istikametinde girişilen muhtelif fiillere karşı, ya bizzat kendisi ya da hizmetinde bulunan yakın talebelerini vazifelendirme cihetiyle engel olduğuna dair çok sayıda müşahhas misallerini göstererek ittifakla karşı çıkmalarına rağmen, Risale-i Nur'u tahrif etme fiiline girişen malum taife sanki gözleri kör ve kulakları sağır olmuşçasına, bir güneş gibi parlayan tüm bu delil ve bürhanları görmezden ve duymazdan gelerek, nura karşı başlattıkları tahrib ve ihanet faaliyetlerine büyük bir cüret ve aymazlıkla devam ediyorlar.
Bir de, bilfiil girişmiş oldukları bu dehşetli tahrif ve cinayetlerini, millet huzurunda, sanki çok büyük bir marifet ve hizmet yapıyormuşlar gibi göstermek için, yazılı, sesli ve görüntülü vesaire her türlü yayın organları eliyle reklam ve propaganda imkanlarını sonuna kadar kullanıyorlar. Bu durum öyle üzücü ve bir o kadar da düşündürücü bir ibret tablosudur ki, 1960'lı senelerde yanlarında bir kaç kişi dışında hiç kimse bulunmadığı bir halde ve de ellerinde en küçük bir maddi güç yok iken, Üstad Hazretlerinin yakın talebelerinin yanında görünerek Risale-i Nur'a hizmet etmek için yola çıkan şahıslar, nur cemaati içinde bulunmaktan dolayı milletimizin huzurunda kazandıkları büyük teveccüh ve itibardan istifade ederek zaman içinde hayat-ı içtimaiyede elde ettikleri gücü ve maddi kuvveti, şimdi Risale-i Nur'un tahrib edilmesi istikametinde büyük bir gayretle istimal ediyorlar.
Ve yalnız bununla da kalmayarak, Risale-i Nur Külliyatının büyük kitabları tüm hızıyla birer birer tahrif edilmeye devam edilirken, girişilen bu faaliyetin dehşetli bir cinayet olduğunu neşrederek ehl-i imanı ikaz ve de Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur'un hukukunu müdafaa etmeye çalışan hakiki ve sadık nur talebelerini, bu fiilleriyle fitne çıkarttıklarıve uhuvveti bozdukları şeklinde insafsız ve vicdansızca ittiham ediyorlar.
Şimdi, malum taifenin dillerinden hiç düşürmedikleri bu sözleri gelin birlikte inceleyelim ve kimler fitne çıkartıyormuş ve kimler uhuvveti bozuyormuş görelim.
Birinci iddia: Fitne çıkartmak.
Evet fitne çıkartmak dinimizde en büyük günahlardan sayılmıştır ve gerek Kur'an-ı Kerim'de ve gerekse de hadis-i şeriflerde, ehl-i imana fitne çıkartmaktan uzak durmaları şiddetle emredilmiştir. Fitne çıkartmanın ne kadar büyük bir günah olduğunu bildirmek için, yalnız bir tek hadis-i şerif mealini misal vererek iktifa ediyoruz.
"Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah lanet etsin!" (İ.Rafii)
Evet muhterem kardeşlerim; şu durumda fitne çıkartanlar, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur'un sahteleştirilmesine hiç bir şekilde rızası olmadığını, hem Risale-i Nur'daki sarih ifadelerinden hem de Üstadımızın hayatta bulunduğu dönemde aynı istikamette girişilen fiillere karşı takındığı kesin ve net tavırlarından gayet iyi bildikleri halde ve Üstad Hazretlerinin varis ve naşir talebeleri başta olmak üzere, tüm dünyadaki sadık nur talebelerinin bu konuda Üstad Hazretlerinin kendilerine vermiş olduğu, Risale-i Nur’a dahil ve hariçten gelebilecek her türlü hücuma karşı bekçilik ve muhafızlık vazifelerini titizlikle yerine getirmek ve nura karşı girişilecek bu tür bir tahrif faaliyetine sessiz kalmayıp müdafaa etme noktasında gösterecekleri büyük hassasiyetleri, yarım asırdır muhtelif zamanlarda gündeme getirilen sahteleştirme girişimlerine karşı gösterilmiş olan büyük tepkilerden de gayet iyi bir şekilde bilindiği halde, Risale-i Nur Külliyatını tahrif faaliyetine girişenler midir?
Yoksa ortalıkta hiç bir fırtına yokken, haksız olarak girişilen bu tahrib faaliyetiyle birlikte ehl-i iman arasına dehşetli bir ateş atarak büyük bir yangın çıkartan taifenin bu zulmünün kabul edilemez olduğunu ellerindeki tüm imkanları kullanarak müsbet bir şekilde neşretmeye çalışan hakiki sadık nur talebeleri midir?
Ortalığın süt liman olduğu bir zamanda, Risale-i Nur'u sahteleştirme maskesi altında tahrif faaliyetine girişerek, yukarıda nakletmiş olduğumuz hadis-i şerifteki ifadeyle, uyumakta olan fitneyi uyandırıp ehl-i iman arasında büyük bir yangın çıkartanların, başlatmış oldukları dehşetli fitneye bir son verip o yangını söndürmeye çalışmaları icab ettiği halde, tam tersine bir yola gidip, çıkarttıkları fitneyi daha da fazla büyütüp genişletme anlamına gelen Risale-i Nur'u tahrif faaliyetlerine hız verip, aynı zamanda da bu azim cinayetlerini sanki büyük bir hizmet yapıyorlarmış gibi göstermek için, ellerinde bulunan tüm maddi gücü ve her türlü yayın organlarını kullanarak adeta yangına körükle giden malum tahrifatçı taife, "yavuz hırsız evsahibini suçlu çıkartırmış" ata sözünde ifade edildiği şekilde hareket edip, kendilerinin başlattıkları bu büyük fitneye karşı, Üstad Hazretlerinin nur talebelerine verdiği emir gereğince bekçilik ve muhafızlık vazifelerini yerine getirebilmek gayesiyle Risale-i Nur'u müdafaa eden hakiki ve sadık nur talebelerini fitne çıkartmakla suçlamaya çalışıyorlar.
Bu taifeye göre, Risale-i Nur'u tahrif ederek ehl-i iman arasında fitne çıkartmanın adı hizmet ve Risale-i Nur'un hukukunu müdafaa etmenin ismi de fitne çıkartmak oluyor. Üstad Bediüzzaman Hazretleri Sünuhat Tuluat İşarat adlı kitabında bakınız bu konuya nasıl dikkat çekiyor.
"Ezdad isimlerini değiştirip, mübadele etmişler. Zulme adalet, cihada bagy, esarete hürriyet namı veriliyor."
İkinci iddia: uhuvveti bozmak.
Aslında birinci iddiaya verdiğimiz cevap, aynen bu ikinci madde için de geçerlidir. Zira ortalıkta nur cemaati arasındaki uhuvveti sarsıp kardeşlik havasını bozacak her hangi bir münakaşa konusu, zahiren görülmediği ve sükunetin hakim olduğu bir vakitte, başta Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hayatta bulunan varis ve naşir talebeleri olmak üzere, Risale-i Nur'u muhafaza ve müdafaa etme noktasındaki hassasiyetleri gayet iyi bilinen milyonlarca nur talebelerinden gelecek büyük çaplı tepki gayet iyi bir şekilde bilindiği halde, malum taife tarafından Risale-i Nur Külliyatını büyük kitablarından olan Lem'alar kitabı sadeleştirme adı altında tahrif edilerek piyasaya sürüldü. Ve bu tahrib faaliyeti, ilgili taifenin ellerinde bulunan muhtelif yayın organları vasıtasıyla, büyük bir hizmet olarak değerlendirilerek haber ve reklamlarla kamuoyuna şaşaa ile neşredilmeye başlandı. Ve aynı zamanda da Lem'alar kitabının tüm Risale-i Nur Külliyatını sadeleştirme adı altında tahrif etme projesinin sadece ilk adımı olduğu ve sırada diğer kitabların bulunduğu, yine ilgili yayın organları tarafından tüm dünyaya duyruldu.
Böylece Risale-i Nur'a karşı bu tahrif faaliyetine girişildiğinde, vücuda geleceği en baştan beri çok iyi bilinen azim hadise gerçekleşti ve başta Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hayatta bulunan varis ve naşir talebeleri olmak üzere, hakiki ve sadık nur talebelerinden yağmur gibi tepkiler yağmaya başladı ve dolayısıyla bu şekilde, cemaat arasında hakim durumda olan uhuvvet havası da bir anda bozuldu.
Şimdi doğrudan doğruya vicdanınıza hitab ederek sizlerden soruyoruz. Şu durumda cemaat arasındaki uhuvveti bozanlar kimlerdir? Sanıyoruz bu sorunun cevabı, aksi iddia edilemeyecek derecede açık ve nettir. Halbuki malum taife, aynen cemaat içinde kendi çıkarttıkları fitne karşısında, hiç utanıp sıkılmadan başkalarını fitne çıkartmakla suçlamaya çalıştıkları gibi, yine cemaat içinde devam eden ve kendilerinin bozduğu uhuvvet ortamını, yüzleri bile kızarmadan başkalarının üzerine atmaya çalışarak onları uhuvveti bozmakla ittiham etme yoluna gidiyorlar. Bu şekilde yine yukarıdaki atasözünde beyan ettiğimiz gibi, yavuz hırsız konumunda bulunan bu taife, şaşılacak bir pişkinlikle milletin huzurunda ev sahibini suçluymuş gibi göstermeye çalışıyorlar ve böylece ehl-i dikkat nazarında çok gülünç bir duruma düşüyorlar.
Elhasıl: Bu yazımızda da açıkça tebeyyün etti ki, fitne çıkartıcı ve uhuvveti bozucu asıl kişiler, organize bir halde girişilen dehşetli tahrif hücumuna karşı, Bediüzzaman Hazretlerinin nur talebelerine vermiş olduğu bekçilik ve muhafızlık vazifesini yerine getirebilmek için Risale-i Nur'un hukukunu müdafaa eden hakiki ve sadık nur talebeleri değil, ortalıkta sükunet havası estiği bir vakitte Risale-i Nur'u herkes anlayabilsin diye sadeleştiriyoruz gibi zahiren masumane görünen bir perde arkasına saklanarak, hakikat nazarında ihanet anlamına gelen dehşetli bir planı uygulama sahasına geçirerek, nur risalelerini vicdansızca tahrib ve tahrif edenlerdir.
Ve yine açıkça görüldü ki, çıkarttıkları bu fitnenin gittikçe yayılmasına ve bozdukları uhuvvet havasının daha da derinleşmesine yol açanlar, Risale-i Nur'u tahrif etme faaliyetlerine ve sahteleştirdikleri Risale-i Nur kitablarını büyük bir şevkle umuma neşretme istikametindeki fiillerine bir son vermeyip, tam tersine ısrarla bu cinayetlerine büyük bir hızla devam edenlerin ta kendileridir.
Selam Hüdaya tabi olanlara, bütün levm ve itab da heva ve hevesine tabi olanların üzerine olsun.
(Talib-i Hakikat 11.04.2013)