Vasiyetnamemdir
Aziz, sıddık kardeşlerim ve vârislerim!
Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrukâtım ve Risale-i Nur'dan olan benim hususî kitablarım ve güzel cildlenmiş mecmualarım vesair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikalarının heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten oniki {(*): Kardeşim Abdülmecid, Zübeyr, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüşdü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Âtıf, Tillo'lu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Sâlih.} kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki; emr-i hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukâtım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.
Kardeşlerim! Bu vasiyetten telaş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zaîf olmakla beraber; gizli münafıkların desiselerle müteaddid sû'-i kasdları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı İlahî devam ediyor.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz Said Nursî
Emirdağ Lahikası-1 ( 136 )
Ömer Cicek Ağabey, Zübeyir Ağabeyin neşir vazifesi hakkındaki bir yazısını özetliyor:
1. Üstadımızdan vekaleti olmayanlar Nurları neşredebilir mi?
Bizim ve Nur Talebeleri olarak muazzez Üstadımızın mesleği, meşreb, hizmet tarzı,usul ve esaslarına hüvesi hüvesine imtisal , inkiyad, ittiba ve itaat etmek “Talebeliğin” şenidir.
Bu konuda bizlere numune-i hüsn-ü misal olan Üstadımızın hizmetakarları, çok aziz ve muhterem Ağabeylerimizdir.
(Zübeyir Gündüzalp)
· Risale-i Nur üzerinde
· sadeleştirme,
· indeks
· ve lugatçe
· ayet ve hadislere meal ilave etmek
gibi çalışmalar, Üstadımızdan vekaleti olmayanlarca basılması ile başlıyor.
(Kitabları vekaleti olmayanların basması) Evvela en büyük hata bu yayınevlerinin açılmasıdır. Neden ? çünkü Üstad’dan izinli naşirler hayatta. Bu vazifeleri yaparken bugün bu durumdan şikayet eden bazılarına söylüyorum. Sen bu kapıyı açarsan arkasından bunlar (sahteleştirenler) gelir….
Evvela Zübeyir Ağabey hayattayken, böyle Üstad’dan vekaleti ve yetkisi olmayan yayınevi yoktu. Risale-i Nurun, Üstad’dan vekaleti olanlarca bir elden tab hizmetinin önemini takib edilmesi gereken tarzımız olarak anlatırdı. Risale-i Nur üzerinde sadeleştirme, indeks, ayet ve meal ilave etmek gibi calışmalar ve Üstad’tan vekaleti olmayan yayınevleri hakkındaki görüşleri kısaca şunlardır:
Risale-i Nuru neşir bir cemaatin görevidir. Tab ise bir kişide olsa yapar. ( neşir tanıtmak yaymak..tab , basmak ise, bir kişide olsa yapar) diyerek başlayan konuşmasının devamında şunları dedi: Üstad “rekabet” demez “musabaka” derdi. Rekabet menfidir yıkıcıdır. Rekabeti, birbirini yıkmak, hakikati Kabul etmemek olarak tarif ederdi. …
Hizmet edeceğim diye tab hizmetinde rekabete kapı açmamak. ..şimdi Üstadın bu dersinden intikalle Nur dairesinin içerinde bir rekabet fitnesinin sokmaya sebeb olacağından bir elden tab hizmetinin devamını istiyor..
Hizmet edeceğim diye tab hizmetinde rekabete kapı açmamak. Ama neşir bir cemaatin görevidir. Risale-i Nurun Müellif-i Muhteremi Aziz ve Necib Üsdadımız Bediüzzaman Said Nursinin eserleri Risale-i Nur Külliyatının tab hizmeti Üstadımızdan vekaleti olan naşirler tarafından aksatmadan yerine getirilirken Üstadımızdan vekaleti olmayan bir başka şahıs veya şahıslar gurub olalark bizde tab yapacağız, tab yaparak hizmet edeceğiz demek, cemaatimizin içinde rekabete kapı açmaktır, ki bu çığır açılmamalıdır bu bir fitnedir.
Hizmet yanlız tab değil, tebligat, tanıtnak, yaymak, neşirde hizmettir. Medresedede hizmet etmek, o da hizmettir. ..Tab basım birliği, bir eldenliği korunmalıdır. Üstadımız tab işini yanında hususi hizmetinde bulunan , Risale-i Nurun hizmetinde istihdan ettiği Nurun ekrkanları, saff-ıevvel, hususi hizmetkarlarına bırakmıştır.
(hususi hizmetkarlarına Noterdende vekaletname veriyor. Yani lahikalardaki vasiyetnamede zikrettiği hizmetkarlarına resmi olarak da bu vekaletnameyi veriyor)
Üstadın hizmetlarklarıda kendi nezaretlerinde ehl-i hizmet kardeşlerle ahengi içerisinde beraber yapagelmişlerdir. Bu ahenk , bu silsile, bu birlik ve bu bir elden tab hizmeti nesilden nesile intikal ederek bir eldenlik kıyamete kadar devam ettirilmelidir. Bunda Risale-i Nurun Üstadımızdan gelen ayniyetçiliği ve Üstadımıza aidiyetçiliğinin muhafazası ve dairemizin tesanüdünü birlik ve beraberliğini dirlik ve düzenini muhafaza bakımından sayılamıcak kadar faydalar vardır. (Zübeyir Gündüzalp)
2. Ağabeyler biribirilerinden kopuk neşriyat yapılmaması kararını alıyorlar
(Zübeyir abinin bu tezini ve fikrini Üstadın hizmektkarlarıda aynı görüşte tasdik ediyorlar, burada imzalarıyla sabit hepsinin, bir elden, hatta naşirler kendi aralarında birbirinden habersiz nesriyat yapmamaları hususunda karar alıyorlar. Buradaki isimler: Tahiri Mutlu, Hüsnü Bayramoglu, Said Özdemir, Ahmed Aydemir; Abdullah Yeğin,F. Gülen, Gültekin Sarıgül, Rüşdü Tafral..
şimdi F. Gülen abilerin aldığı bu karara imza atıyor, ..istanbulda Aytemur Ağabey,Ankarada Said Özdemir Ağabey
(Ağabeyler) Biribirilerinden kopuk neşriyat yapılmaması kararını alıyorlar. Bakınız burda ne diyor? Bütün neşriyat Hizmet vakfı namına resmi veya gayri resmi olmak üzere bir tek elden yapılacaktır. Ikinci madde!
Zübeyir Ağabeyin anlatımıda bu işte. şimdi bu kararı ciğneyenler kim burada? Yeni yeni yayınevleri. Kac tane yayınevleri var? Üstadın eserlerini sahteleşitirmeye girişen kimeler? Arkasında F. Gülen var. Ama burda imzası var! Bir elden yayın yapılacağına dair imza atmış. Karar var. Ama şimdi yıkım yapıyorlar, sadeleştirmeyle yıkım yapıyorlar.
1. Prensip olarak yeniden neşriyata luzum olduğu hakkında muabakata varıldı.
2. Bütün neşriyat Hizmet vakfı namına resmi veya gayri resmi olmak üzere bir tek elden yapılacaktır.
3. Kitabların neşri Hizmet Vakfının Mütevelli Heyetini Teskil eden Zevatın meşvereti ile gerek Istanbulda, gerekse Ankarada yapılacaktır.. BU husuta karar salahiyyeti Mütevelli Heyet mensublarına aiddir.
4. Aynı şekilde Mütevelli Heyetini teşkil eden zevat kitabların ne şekilde ne mikdar neşredileceğini karara bağlıyacağı gibi kitablardan hasıl olan meblağ ve neşir masrafları mevzuunda hesabları her zaman kontrolu altında bulunduracaktır.
5. Icabı hale göre masarif ve varidatın hesablanması ve …mevzusunda mütevelli heyet icabı kadar muhasib istihdam edebilir.
6. Kitab neşriyatından hasıl olacak meblağ Vakıf merkezinde toplanacak. Mütevali Heyet de ihtiyaca göre bu meblağı sarf mahallerini tayin ve tesbit edecektir.
7. Ilk safhada Büyük mecmualardan Sözler, Lem’alar, Mektubat neşredilecektir.
8. Said Özdemirin eskidenberi Ankaradaki neşriyatı sebebi..mevcud meblağ uhdesinde bırakılacaktır, ancak bu meblağı vefatı vukuunda Hizmet Vakfına devreceğine dair vasiyette bulunmuştur.
9. Nesriyata başlamadan evvel Meslek ve meşrebimizin mahiyetini ve Risale-i Nur talebelerinin bidayetten beri devam eden tekarrur etmiş hizmet ehli ve Nurların neşir tarzını belirten ağabeylerin imzaları tahtında bir lahika mektubu neşretmek mevzuunda mutabakata varılmışdır.
10. Işbu yukarıda tesbit edilen hususlarda tam bir mutabakat içinde bulunduğumuzu beyan eder ve kararlaştırılan yukardaki hususlara muhalif ihlal edici mahiyette hareketlerden içtinab etmeye söz veriyoruz.
Tahiri Mutlu, Hüsnü Bayramoglu, Said Özdemir, Ahmed Aytimur; Fetullah Gülen, Abdullah Yeğin, Gültekin Sarıgül, Rüşdü Tafral
3. Diyanete verilen (şarta bağlı) olan neşir yetkisi
Bunun dışında Üstadımız Diyanet yayınlarsa, Diyanete vermişdir. Yani basma yetkisini. Üstad buradada şu şartı koymuştur. Orada iki talebem tashihinde bulunub herhangi bir tahrifatın olmasını önlerler. ( Her halikurda Üstad tahrifatın önüne geçmeye çalışıyor) bunun haricinde tab yetkisi hiçbir kimseye vermemiştir. Diyanet riyaseti ile alakadar hiç bir vasiyeti yoktur...sadece ARZUSU vardir...Sahip çıksın hakiki vazifesidir neşr etsin!
Nur Talebeleri Diyanette böyle bir yayın yaparsa, Risale-i Nurun Üstadımızdan gelen ayniyet ve aidiyetini korunması için diyanete müracatla bilabedel calışıp böyle bir zarar verme ihtimalini önlemek sadakatini gösterirler.( Zübeyir Ağabeyin bu sözleri yanında kalan kardeşlerine adeta vasiyeti hükmündeydi.
Risale-i Nurun ayiniyet ve aidiyetini bozan her kim olursa olsun Nur talebeleri buna karşı çıkıp önlemezlerse, Üstadın emanetine sahib çıkamamış ve sadakatsizlik yapmış olur, manen mesul olurlar. (Zübeyir Gündüzalp)
4. Korsancılık Hangi niyetle olursa olsun fitneye sebeb olacağından sadakatsizlikdir
Yayın birliğini muhafaza etmek, Nur Talebelerinin tesanüdünü koruyabilmek için çok önemlidir.
( Ne oldu şimdi, kim kime yakın ise o yayın evinin kitabını almaya çalışıyor diğerine muhalefet ediyor…rekabet işte, fitne dedi ya yukarda.. tesanüdü bozuyor…sayfa numaraları bile tutmuyor..)
Halis ve samimi bir Nur Talebesi, dairemiz içinde fitneye sebeb olacak öyle bir işe tevessül etmez. Ancak yakini kanaatim budur ki bu uzak bir ihtimal değildir. Nur talebelerinin ve Risale-i Nurun düşmanı, dinsiz, masonik, gizli ve açık sinsi güçler ve gizli eller, Risale-i Nurun çeşitli elli tab yoluyla bir rekabet vücüda getirib bu yolla ve bu tarzla Risale-i Nura zarar vermeye düşünebilirler…(Zübeyir Gündüzalp)
(altında bunları arıyor, sorguluyor. Halis ve sadık bir Nur talebesi bunu yapmaz. Yapdığına göre bu saydığı güçerin oyununa gelmiş oluyor. )
Risale-i Nur ve Talebelerinin faaliyetlerine ve gücüne dünyada hiç bir zındık dinsiz karanlık güçler alakasız değildir. Üstadın vefatında ingiliz, rus, fransız radyoları türkçe Üstadın aleyhinde neşriyat yaptılar. Kötüleyici. Üstad en ücra denilebilecek bir otel odasında vefat etti. Ne topu var ve tüfeği, ne ordusu. Bu üç devleti ilgilendiren ne ki, öyle aleyhte neşriyat yaptılar. Üstad öyle bir fikri cereyan vücuda getirmiş ki zındıkları tir tir titretiyor. Onların müslumanlar ve islamiyet aleyhinde bütün planlarını tar-u mar ediyor. Onun için lakayd kalmıyorlar. Ayrıca Üstad bu 3 devlet, islamın ezeli ve ebedi düşmanıdırlar. Bu üç devlete hakkımı helal etmiyorum demiştir. Bunları dünyada hiçbir zındık dinsiz karanlık güçler alakasız değildir iddiama delil olarak anlatıyorum.
Zikrettiğim zararları ve daha bir çok başka zararları vermek için
· bazı hissiyatları
· ve içimizde bazı kimseleri
· amaçlarını gizliyerek
· naşirlerin bazı beşeri kusurarını bahane ederek, siz daha iyi yapabilirsiniz vs tahrikleriyle
Risale-i Nurun bir elden tab hizmetini ceşitlendirip Risale-i Nurun aleyhinde kullanabilirler.
Bu yolla uhuvvvet ve tesanudümüzü bozabilirler. Öylece büyük bir fitneyi içimize sokarlar Nur Talebeleri bu oyuna düşmemelidir. Içimizden kandırıp böyle yapanlar olursa, böyle bir oyuna gelmiş olur. Hangi niyetle olursa olsun fitneye sebeb olacağından sadakatsizlikdir. ..adeta korsan bir faaliyetidir. Bunun maddi, manevi, dünyevi ve uhrevi vebali azimdir. Hizmet yapıyorum diye bu yolla Nur Talebelerinin içerisine bir rekabet sokub onların uhuvetlerini tesanüdlerini bozanların manevi mesuliyetleri çok büyüktür, ki bunu ancak
· su-i maksadlı
· ve emr-i ilahi ve nehy-i ilahiye,
· hukuk-u ibadın ve müellifin haklarına riayette amelsiz,
· sadakatsiz,
· ihlassız,
· şayan-ı itibar ve güvenilir olmayan kişiler yapar. (Zübeyir Gündüzalp)
5. Nurların neşirini kimler yapabileceğine dair noterden vekalet
Üstadımızın Risale-i Nurun tab hizmetini kimlerin yapabileceğine dair ayrıca noterden vekaleti vardır. O vekaletide şudur: bunun disinda hiç kimsenin tab yetkisi yoktur.
Yüzotuz parçadan mürekkep Risale-i Nur Külliyatından Sözler, Mektubat, Lem’alar Şualar, Mesnevi-i Nuriye, İsaratul İcaz, Lahika Mektublarını ve sair Türkçe ve arabi eserlerinin neşir ve muhafaza ve müdafalarına ait her türlü haklarımı hususi hizmetkarlarım ve varislerimden Tahiri, Sungur, Zübeyir, Ceylan, Hüsnü , Bayram ve Talebelerimden Said Özdemir ve Ahmet Aytimura tevdi ediyorum. Ben öldükten sonra bana aid bütün Risale-i Nur Kitablarının neşrine devam edeceklerdir.
Risale-i Nur ne benim, ne de başkasının malıdir. Kuranın malıdır. Risale-i Nurun hasılatı Risale-i Nurun ve Hizmetinindir. Bu manevi evlatlarım ve talebelerim benim tarzımda Risale-i Nura ve umumuna hizmet edeceklerdir.
Lüzumu halinde bu vasiyetimi alakadar resmi makamata vermek üzere tanzim ediyorum
Said Nursi
6. Asıl olan Üstadına sadakattir
Zübeyir Ağabey sadakat üerinde çok durur ve şöyle derdi.
Üstadım bir gün bana sordu: „Benden evvel mi, sonra mı ölmek istersin?“
„Ben Üstadsız yaşayamam, evvel ölmel isterim Üstadım.“ dedim
Üstad dedi:“ Tenbel, rahatını düşünüyorsun. Kabre girib yatacaksın, dünyada kalıp azab çekeceksin,“ dedi.
Meslek-i Nuriyenin esaslarına aykırı hal ve tavırlar olduğu zaman Üstadın bu sözünü nakl edip, „Böyle şeyleri gördükçe, azab ve acı çekiyorum. Asıl olan Üstadına sadakattir“ der sadakat tahşidatı yapardı.
Zübeyir Ağabeyin böyle meslerede ne kadar muzdarip olduğunu gösteren bir hatırayı anlatmak istiyorum.
Atıf Ural Ağabeyin ağabeyi Kemal Ural, sahibi olduğu „şule“ mecmuasında Ayet-ul Kübrayı tefrika ediyor. Bazı kelimeleri metnin içinde parantez içinde manalarını vererek neşr ediyor. Bunu gören Zübeyir Ağabey çok müteessir olmuş. Hatta odasında ağlamaktan gözleri şişmis.. Zübeyir Ağabey deki bu durumu fark eden bir kardeş
„Ağabey nedir bu haliniz?“ diye soruyor.
„Kardeşim bu Kemal bey meselyi bilen adam, bu böyle yaparsa ileride ne olur“ diyor? Lafını çelkinmeyen o kardeş hemen gidiyor Kemal beye,
„Sen ne hale getirmişsin Zübeyir Ağabeyi. Odasında teessüfünden ağlarken buldum“ diyor. Kemal beyde değil sadeleştirmek, mecmuayı çıkarmaktan vazgeçiyor.
"Böyle bir mecmua basılmış ve Atıf Ağabey, çok muhlis ve çok kahraman bir Nur Talebesiydi -Üstadımızın ziyaretine gelmişti. Üstadımıza "Üstadım siz bizlere müsade ettiniz bu eserleri basıyoruz. Neşrediyoruz. Biz şimdi sizden bir şey istemeye geldik." Üstadımız "buyurun" der, Atıf Ağabey cevaben,"Üstadım genç nesil bu eserlerden istifade etmelidir. İmanlarını kurtarmalıdırlar. Fakat Nurlarda bazen geçen kelimelerin manalarını bilmezler. Bize izin verirseniz mecmuaların alt kısımlarına ve yanlarına o kelimelerin manalarını yazacağımız bir lugatçe hazırlayalım" demiş. Üstadımız Atıf Ağabeyi dinledikten sonra, "olur kardeşim" dedi. (Yine bu olur kelimesinin anlaşılması için Hüsnü Abi diyor ki, yani Üstadımız Atıf Ağabeyin anlattığı hikmetlere "olur" diyor, yani hakikaten Nurlarda geçen bazı kelimelere yeni nesil muttali olmayabilir doğrudur gibi bir mana.) Ardından, "Fakat Nurlarda gayet ulvi marifet ve yüksek tefekkür-ü imani olduğundan, bu lugat ise okuyanın zihnini o tefekkürden alıp dağıtacağından ben müsade edemiyorum" beyan buyurdular. Atıf Ağabeyler de bu meseleden vazgeçtiler.
Mehmed Feyzi Ağabey, Asa-yi Musa üzerinde lugatçeli taslak bir calışma yapıyor. Bir vesileyle ispartada bir Ağabeyin eline geçiyor. Üstad‘dan habersiz az bir miktarda teksir edip neşr ediyor. Üstadımız bu ferd-i ferid infiradi çalımşaya, Mehmed Feyzi ve Husrevin bu yaptıkları Risale-i Nura çok zarar verdi dedi. Bunun üzerine o Ağabeylerimizde devamını getirmedi. Az miktarda basılan o eseri bugün elinde bulunduranlar Üstad izin vermiş diyorlar. Onu gerekçe gösteriyorlar. Doğru değildir. Meselenin iç yüzu ve aslı budur.
Üstada teslimiyet ve ayiniyetçi olmak lazım. Üstadın tasarrufuna aklımızı karşıtırıp ve karıştırmak sadakatsizlik, haddi tecavüz olur. Kanaatlarımızla hareket edip Üstada hasr-ı nazar etmezsek hizmette Üstadın muradına mutabık olamayız. Biz Üstadın gördüklerini göremeyiz. Bizi hizmette muvaffak edecek olan en büyük saik ayniyetçi olmakdır. Bu hassasiyet ve sadakatimizdir. Aksi saaktır (parçalanma) …
(Zübeyir Gündüzalp)
Risale-i Nur Külliyatına lügatçe ilavesine Üstad Hazzretleri izin vermemiştir!
(Zübeyr Ağabeyinin Üstâdından gördüğü müşahedeli rivayetindendir) (A. Badıllı)
1969’da, şamda El Mesneviyül Arabîyi tab’etmek üzere hazırlıklar yaparken, Zübeyr Ağabeye bir mektupla: “Mesnevînin içinde bulunan bazı türkçe tarifli başlıklar ve metin içindeki türkçe bazı kelime ve cümleler için; “müsaade ediniz bunları arapçaya çevirerek öyle tab’ettirelim” diye yazmıştım. Zübeyr Abi’den gelen mektubun “Rabian” kısmının metni aynen şöyledir:
“Rabian: İkinci mübarek ve müjdeli mektubunuzu aldım. Bugün ki neslin bilmediği, fakat ihtiyacına binaen öğrenmek zaruretinde olduğu kelimeleri Üstâdımızın harikulade uslub ve belağatını ve hakikatları ifade sadedinde istimal ettiği lügatları aynen muhafaza etmekle hepimiz mükellef bulunmaktayız. Hem merhum ve muazzez Üstâdımızın sağlığında bu hususlarda:
1 Ya sahife sonlarında bir not halinde..veya satır içinde lügatların yanında parantez içerisinde yazılıp yazılmayacığına:
2 Ve yahut bir Risale i Nur mecmuasının sonuna lügatçe ilavesine dair istenilen müsaadelere mübeccel Üstâdımız izin vermemişlerdir. Bir defasında şu mealde buyurmuşlardır:
“Bunu, Risale i Nuru tahriftir. Bir zaman biri... yaptı, çok zarar verdi. Birazda okuyanlar zahmet çeksinler, lüğatlardan arayıp bulsunlar.”
Eğer “Santral, eczane, şimendifer” gibi lügatlar, Nuriyede arabî risalelerin içinde ise, mezkür vazifemize ve hakikata binaen yine değiştirmiyeceğiz. Okuyan zatlar öğrensinler. Eğer arapçayı okuyacaklar yeni nesil ise, yirminci asrın mevki i muallasından hitap eden mübelliğ-i umumînin, hadi-i ekberin kim bilir akılların ermediği ne hikmete binaen yazdığı mevz-u bahis kelimeler misüllü lüğatları merak edip öğrenmek şeref-i manevisine yükselsinler.
Hamisen: Arabileri başında eğer başlıklar tükçe ise, yine aynen türkçe olarak kalsın. Madem Üstâdımız o büyük eseri tekrar tekrar okumuş ve mecmua haline getirmiş olduğu sıralarda, o başlıkları aynen bırakmış,bizlerde aynen bırakırız.
Elbaki Hüvel baki
Hasta kardeşiniz
ZÜBEYR
Zübeyr Abinin mektubu bizde mahfuzdur. Onun bir fotokopisini yazımıza ekliyebiliriz . (A. Badıllı)
Başka bir ÖRNEK:
Risale i Nur’un samimî ve halis nâşirlerinden Ahmet Aytimur Ağabeyin aynı mevzu’ ile ilğili Üstâdından duymuş olduğu bir rivayeti :
“Ben tahminen 1952 lerde idi, Üstâdımız istanbulda bulunduğu günlerde, yine bazıları tarafından: “Risale i Nurlar iyi anlaşılmıyor, onu kolaylaştırmak lazım, sade bir lisanla tanzim etmek gerek...” gibi fikirler söyleniyordu. Bunlar haliyle Üstâdımızın da kulağına gelmiş olacaktı ki ;bu mânâda buyurmuşlardı:
“Yahu ta Ağrı’dan kalkıp İstanbula birkaç kuruş kazanmak için gelirler ve çalışırlar, dünya için bu kadar zahmet ve meşakkat çekerlerde; Ahiret için, iman için bir kaç günlük lügatlara bakıp nurlardaki lügatların mânâlarını öğrenmezler!..”
AHMET AYTİMUR ve SUAT ÜNLÜKUL arasında Devir sözleşmesi
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre Devir sözleşmesidir.
Bir tarafda Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kanuni varisi ve yeğeni Suat Ünlükul ile diğer yanda Ahmet Aytimur Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 48. Maddesine istinaden işbu sözleşmeyi akdetmişlerdir.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Telif ettiği ve Risale-i Nur Külliyati isimli Külliyatin Telif Hakkı kanunu Mirascısı Suat Ünlükula ait olup bu .. işbu Telif Hakkı mezkür kanunun 48. Maddesine göre karşılıksiz (HIBE) olarak Ahmet Aytimura, Suat Ünlükul tarafından devredilmiştir.
Ahmet Aytimur Mezkür eserleri Asıllarına uygun olarak ENVAR isimli Firma ile neşrettiği gibi neşretmeye devam edecektir.
İşbu Devir sözleşmesi tarafların rıza ve muvafakatları ile tanzim ve imza edilmiştir.
Devreden Devralan
SUAT ÜNLÜKUL AHMET AYTİMUR
BU devir sözleşmesi altındaki imzaların şahıs ve hüviyetleri birinin ibraz ettiği Giresun nufusndan 11.5.1978 tarihinde verilen nufusa kayıtlı ve 1929 tarihinde doğma Abdulmecid Oğlu SUAT ÜNLÜKUL ile diğeri ibraz ettiği başkil nufusundan 11.1.1932 tarihinde verilecek nufusa göre Elazığ Başkil Merkez 21/10,2,56 sıralarla nufusa kayıtlı ve 1340 tarihinde Doğma Ismail oğlu AHMET AYTİMUR un , olduklarını ve mahallinde huzurumda imzaladıklarını tasdik ederim.
İstanbul Altıncı Noteri
Dr. Münir Tahran
Varis Abilerin ilanatı 2008
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz Muhterem Kardeşlerimiz!
Evvela: Bu gelen Ramazan-ı şerifinizi ve hizmetlerinizi tebrik ederiz. Biz üstadın vasiyatnamesinde yazdığı hayatta kalan varisleri olarak 27 Ağustos 2008 Çarşamba günü İstanbul’da bir araya geldik.
Nur’un bazı meselelerine ve neşriyata dair hususlar görüşüldü. Her tarafta kardeşlerimizin kemali sadakat ve ciddiyetle Nurlara sarılmalarını kemal-i hürmet ve sevinç ve şükranla yad ettik.
Neşriyata dair bazı hususların nazar-ı dikkate alınmasını maslahat-ı Nuriyye adına elzem gördük şöyle ki:
Dahil ve haricte Nurların neşriyatının fevkelhad yayılmasını ve Nur derslerinin her tarafta okunmasını, Rahmet-i İlahiyye’nin bu millete ve Alem-i İslam’a bir bayram sevinci yaşattığını görmekte ve şükranla karşılamaktayız.
Saniyen: Risale-i Nur’un dahil ve hariçteki neşriyatında bazı noktalara dikkat edilmesi lazım geldiği kanaatindeyiz.
Nurlar’ın neşriyatının aynen Üstadımız zamanında olduğu gibi yapılması zaruridir ki; sadakatımızı ve Üstadımıza layık bir talebe olabilme şükranımızı ifa etmiş olalım.
Mesela: Üstadımız bazı lahika mektublarında şerh ve tashih manasında ilaveler yapmak ve bazılarını çıkarmak gibi tasarrufatta bulunmak sadakattan uzaklaşmaktır.Bu tahrifatı asla tasvib etmiyoruz.
Üstadımız, Risale-i Nur’un telifinden sonra “bir harfini de değiştirmeye me’zun değilim”, dediği halde bazı neşriyatların, Üstadımızın bu ikazlarına uymaması ve tasarruflarda bulunmaları katiyyen tasvib edilemez.
Üstadımız, Risale-i Nur’da aynen şöyle buyuruyor :
Risale-i Nur, bu vazifeyi en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nâzik bir vakitte, herkesin anlıyacağı bir tarzda hakaik-ı Kur'âniye ve îmaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek…(Sikke-i Tasdik-i gayb-i 132 )
gibi çok beyanlarla nura sadakatımızı ders verdiği halde…bazıların bilerek veya bilmeyerek sahife altına lugat koymaları ve uzun izahlarla ilaveler ve şerhler yapmaları sadakatımıza ve ustadımızın tanzim ve tertibine muhalefet olduğu malumdur.
Üstadımızın nazarından geçip tasvib ettiği orijinal neşriyatlar devam etmektedir.
Muhabbet ihlas ve sadakatımızın devamını Cenab-ı Hak’dan niyaz ederiz.
Mustafa Sungur, Husnu, Abdullah,Ahmed Aydemir,Tillolu Said, Seyyid Salih
Not: Üstadımızın 1947’de yazdığı ve neşrettiği ve sonra Emirdağ Lahikası’nı 1954’de tashih ederken “ Başta Husrev ve Tahiri olarak oniki kahraman kardaşlarıma vasiyet ediyorum cümlesi üzerine işaret koyarak vasiyetnamede aşağıdaki isimleri yazmıştır.O zamanda hayatta olan onbeş kardaşımızın isimlerini kendi el hattı ile beraber aynen neşr etmiştir.
1955’den sonra neşr ettiği bazı vasiyetleri de vardır ki İkinci Emirdağ Lahikasında derc edilmiş ve Neşr edilmiştir.Üstadımızın kendi el yazısı olması itibariyle kudsi bir hatıra olarak ve kardaşlarımıza bir Ramazan hediyesi olarak takdim ediyoruz. ...
بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
Evvela: Bu mübarek Ramazan’da iştirak-i a’mal düstur-u esasiyle, her bir has kardeşimizin kırkbin dili bulunan bir melaike hukmunde,kırkbin diller ile,yani kardeşlerin adedince manevi dilleri ile ettikleri ve edecekleri dualar,rahmet-i ilahiye nezdinde makbul olmasını o lisanla adadince, Cenabı-ı Erhamurrahim’inden niyaz ediyoruz.bu mahiyetteki Ramazanınızı tebrik edyoruz.
Saniyen: Dahil ve haricte Nurların neşriyatının fevkelhad yayılmasını ve Nur derslerinin her tarafta okunmasını, Rahmet-i İlahiyye’nin bu millete ve Alem-i İslam’a bir bayram sevinci yaşattığını görmekte ve şükranla karşılamaktayız.
Salisen: Risale-i Nur eserleri Üstadımızın tertip ve tanzimi ile neşr edilegelmiştir.Bazı neşriyatların Risale-i Nuru sadeleştirme,arabi ibarelerin mealini yazma veya sahife altına bazı kelimelerin lugatmanalarını koyma,vesaire gibi bazı tasarrufatlarda bulunduklarını görüyoruz. Üstadımız,vasiyetnamelerinde “Şimdi butun talebelerin fevkinde diyerek değil,benim en yakınımda hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler…”,”Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam,Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek yapabilsinler.” (1) şeklinde buyuruyor. Bu gibi tekliflerden bazıları,Üstadımız henuz hayatta iken de teklif edilmişti.Üstadımız bu teklifleri kabul etmemişti. Binaenaleyh bizler de me’suliyetten kurtulabilmek için bu gibi tasarrufları kabul edemiyoruz.Bu münasebetle Üstadımızın Risale-i Nurların neşriyle alakalı bazı beyanlarını aynen derc ediyoruz: Kur'anın bir nevi tefsiri olan Sözler'deki hüner ve zarafet ve meziyet kimsenin değil; belki muntazam, güzel hakaik-iKur'aniyenin mübarek kametlerine yakışacak mevzun, muntazam üslûb libasları, kimsenin ihtiyar ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez; belki onların vücududur ki, öyle ister ve bir dest-i gaybîdir ki, o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise içinde bir tercüman, bir hizmetkârız. (2)
Evet bu asrın dehşetine karşı, taklidî olan itikadın istinad kal'aları sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan; her mü'min, tek başıyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur'aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek, o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi, bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde -hizmet-i imaniye itibariyle- âdeta birer gizli kutub gibi, mü'minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi, kuvve-i maneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip, mü'minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar.(3)
Gibi çok beyanatlarıyla Hz Üstadımız Risale-i Nurun neşrinde sadakatın luzumunu ve ehemmiyetini nazara vermiştir. Nurların neşriyatında bizi ve umum Nur talebelerini azami ihlas,azami sadakata muvaffak etmesini Cenabı-ı Erhamurrahim’inden niyaz ederiz.
Mustafa Sungur,Hüsnü,Abdullah,Ahmed
Aydemir,Tillolu Said,Seyyid Salih….
(1) Envar emirdağ -2 sh 233
(2) Envar mektubat sh 383
(3) Envar şualar sh 748
Eyyüb Ekmekçiden; Risale-i Nur'un neşir kaideleri, korsan neşriyatlar -bahusus RNK Neşriyat-
hakkında biraz bilgi, yeni hurufla neşriyata cevaz meselesi:
Bir kere, Üstad hazretleri, hiçbir şeyi tesadüfe bırakmamış. Külliyatta, iman hakikatleriyle beraber, müdafaalar, Tarihçe ve lahikalar; Nur'un meslek-meşrebini ifade ediyor. O meslek-meşrebin tatbikatını da; on kişi üzerinde, on sene müddetle, tahkimat yaparak, ders veriyor Üstad. Sonra da onları vasiyetinde isim olarak yazıyor; varis ve naşir olarak. Varis ve naşirlerin haricinde hiçkimsenin, bir kere, neşriyat yapmaya hakkı yoktur.
RNK Yayınları da bunun içindedir yani. Naşirler içinde olmadığı için, o da korsandır yani.
Şimdi, Üstad'ın, Üstad hazretlerinin; hem aynen neşrettiği gibi neşredilecek, hem de varisleri ve naşirleri tarafından neşredilecek. Onların meşvereti ... olmayan neşriyat, korsandır.
Sözler Yayınevi'ni taklid ediyor; öyle ... ediyor. O işin başında bir kurnaz var; o, ihtilaf çıkmasın diye, aynen neşrediyor. Yani "İnsiyatif elimize geçtikten sonra, istediğimiz gibi yaparız" manası var onda, yani. Onun için, biz, RNK'nın da aynen Sözler gibi neşredilmiş olması, bizi aldatmıyor yani; o da korsandır.
Neşriyatın kaidesi bu: Üstad'ın varisleri ve naşirleri neşredebilir, onların meşveretiyle neşredilebilir ve aynen neşretmek mecburiyeti var. Nasıl neşretmişse, Üstad hepsini hüve-hüvesine tayin etmiş. Hattâ Diyanet'e, Sungur ağabeyle -Orada, Emirdağı 2'de mektubu var- Diyanet eliyle neşredilmesini tebliğ ederken, "İçinde iki tane adam bulunmak şartıyla" diyor. Diyanet'e verirken de onu söylüyor Üstad. "İçinde iki tane adam, külliyat neşredilirken bizzat tashihinde bulunmak şartıyla" Diyanet'e veriyor. Üstad'ın neşriyatta kaideleri var.
Aynı zamanda, şöyle bir şey de var: Korsan neşriyatlarda feyiz yoktur kardeşler; bunu da kaide olarak söyleyeyim, korsan neşriyatlarda feyiz yoktur. Bunun da bir delilini şöyle arzedeyim ben: Üstad hazretleri, ihtar alıncaya kadar, Latince üzerine külliyat neşrettirmiyor. Sonra, ihtara binaen izin veriyor. Ve Sungur ağabey şöyle ifade etti: "Üstad'ımız, kendisi, Kur'an hattından takib ederdi; biz de, Üstad'ımızın yanında, yeni yazıdan takib ettik" dedi, "Üstad'ımızın nazarından geçmiş olması itibariyle, feyiz, onlara da intikal etmiştir" dedi. Yoksa, Üstad'ın nazar-ı rızası ile. Bu da bir duadır, Cenab-ı Hakk'ın bir ikramıdır; Üstad'ımıza bir tasarruf kaidesi yani.
Feyiz alamazlar, feyiz alamazlar. Yani, okunmaz da, fakat sırf böyle cemaat taassubuyla alırlar, kütübhanelerine koyarlar, -isterse yüz bin satsın- okunmaz; istifade zaten olmaz. Ve bu işe bilerek teşebbüs eden ... haddini bildirsinler.