Sahabelerin ehadîs-i şerifeye karşı tahkikleri

 

            Resul-i Ekrem'in vefatından  sonra, Sahabeler arasında hadîse verilen ehemmiyet ve onun muhafazası ve başkalara tebliği ve saire...

 

            Bu bölümün esası ve mahiyeti itibariyle Birinci Bölümle ve kaide olarak onda zikredilmiş hadîsleriyle alâkdardır. Yani, Resulullah tarafından  verilen diketli emirler istikametinde cereyan etmiştir. Hattâ denilebilir ki Resulullah (A.S.M.) hayatta iken Sahabelerin O'nun vefatından sonra birkaç kat daha artmıştır. Çünki vefat-ı Nebevîden sonra İslâmiyet genişlemiş, yeni yeni fütuhatlar olmuş, ayrı ayrı milletlerden İslâm dinini kabul edenler çoğalmıştır. Dolayısıyla Sahabelere birçok mes'eleler hakkında sualler sorulmuştur. Her taraftan Medine'ye, dinlerini iyi öğrenmek için, dinî ve şer'î mes'elelerini halletmek üzere birçok insanlar gelmiştir. Medine'ye gelen insanlar bazıları bir ay, bazıları iki ay kalarak dinin hükümlerini, Şeriatın tatbikatıyla ilgili durumları öğrenir, kavimlerine döner, giderlerdi.

 

            Böylece Sahabelere müteveccih büyük vazife baş gösterince, sorulan suallere doğru cevab verebilmek için, kendisinin bizzat Resulullah'tan duyduğunu başka Sahabelerinkine muvafık olup olmadığını öğrenmek üzere birbirlerinin yanına gidip gelmeler başladı. Bunun yanında kendisinin herhangi bir sebebden duymamış olabileceği hadîsler hususunda başka Sahabelere müracaat etmek ve ona gidip dinlemek için de mülâkatlar sık-sık cereyan etmekteydi.

 

            Bu gerçeğin misallerinden olarak; Câbir bin Abdullah (R.A.) Şam'da bulunan Abdullah bin Enes'den (R.A.) nakledilen bir hadîsi tahkik etmek için Medine'den kalkıp, Şam'a kadar gitmiştir. (*)

            Keza, Ebu Eyyub-il Ensarî Medine'den kalkıp Mısır'a, Ukbe bin Âmir'in ri-

_______________________

            (*) El-Menhel-ül Latif sh: 30

 

 

vayet ettiği ƒÛaPPPb î¤ã¢£†Ûa ó¡Ï  Š n  ¤å ß  hadîsini tahkik için yanına bizzat gitmiştir. (*)

            Sahabelerin hey'et-i umumiyesi, nümuneleri verilen tarzda, son derece titizlik içerisinde hadîse karşı durumları öyle olduğu gibi, Peygamber'in vefatından sonra İslâm ümmeti başına hailfe olarak geçen Hazret-i Ebubekir (R.A.), Ömer (R.A.), Osman (R.A.), Ali (R.A.) dahi objektip ve umum müslümanlar  ve İslâm Dini noktasından daha titiz bir şekilde Resulullah'ın hadîslerini muhafaza, tahkik ve tesbitleri hususunda öncü olmuşlardır.

 

            Misal için: Hazret-i Mugire (R.A.), Ebubekir'e "Cedde, yani babaanne, evlâdının altında bir malına hissedardır." diye olan mes'elesi hakkındaki hadîsi söylediği zaman, Hazret-i Ebubekir buna bir şâhid istemiş. Muhammed İbn-i Mesleme (R.A.) buna : "Evet, ben de işittim" demiş ve ona şahidlik yapmıştır.

 

            Keza: Ebu Musa (R.A.) ile Hazret-i Ömer'in (R.A.) kıssası olan bir mes'ele hakkında Ebu Musa'nın (R.A.) söylediği bir hadîs-i şerifi tahkik için, başka Sahabelere de sormuştur.

            Hazret-i Ali (R.A.) ise, duyulan bir hadisî tahkik için, nakledeni yemin ettirmiş. (**)

            İşte Sahabelerin ve en başta dört İslâm halifesinin hadîs-i Resulullah mes'elesindeki tavırları hülâsa olarak kaydedildiği tarzda cereyan etmiştir. Çünki Resulullah'ın vefatından sonra, İslâm Dini hizmeti doğrudan doğruya Sahabelerin omuzlarına yüklenmiş ve Sahabeler bu şuur ve idrâk içerisinde kendilerini bulmuşlardır. Dünyanın birçok yerlerine İslâm Dini ve Şeriatını, hususuyla Ehadîs-i Nebeviyeyi neşir ve tebliğ için Sabaheler, vazifeleri olan din neşriyatı ve hadîs tebliğini bihakkın yerine getirmişlerdir...

 

            Kur'anı, İslâm Dininin ahkâmını ve Ehadîs-i Nebeviyeyi Sahabelerden bizzat devralan Tabiîn denilen çok büyük  ve muazzam ve mübarek insan topluluğu ise, Sahabelerin izlerini aynen takib ederek, o çok büyük vazifeyi omuzlarına alarak, hummalı bir şekilde hadîsin muhafazasına, tebliğine ve neşrine çalıştılar ve hakeza, Resulullah'ın vefatından  sonra Sahabelerin ehadîs-i şerifeye karşı telâkki ve tavırları, işte şu çok özetle anlattığı tarzda olmuştur. Radıyallahu Anhüm Ecmaîn.

 

__________________________

            (*) Aynı eser sh: 30

            (**) Aynı eser sh: 31

sh:» (R.k.k: 241)